28 Şubat 2019, Keşmir Sorunu Paneli
72 Yıldır Süregelen Keşmir Sorunu İstanbul Üniversitesinde Masaya Yatırıldı
Son günlerde uluslararası toplumun gündemine bomba gibi düşen Keşmir Sorunu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ve Kulubü’nün (SUİK) düzenlemiş olduğu Panel’de masaya yatırıldı. Pakistan İstanbul Başkonsolosu Bilal Khan Pasha ve İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sedat Murat ve İktisat Fakültesi Dekan Yrd. Prof. Dr. İsmail Kızılırmak’ın katılımıyla gerçekleşen programa ilgi son günlerde bölgede yaşanan olaylar nedeniyle bir hayli yoğundu.
Keşmir Sorunu: 1947'den beri süregelen bir trajedinin analizi başlıklı Panel, iki oturum şeklinde gerçekleşti. İstanbul Üniversitesi adına açılış ve selamlama konuşmasını yapan İktisat Fakültesi Dekan Yrd. Prof. Dr. İsmail Kızılırmak, bölgeden yaşanan gerilimin sürdürülebilir bir durum olmaktan çıktığını özellikle Keşmir bölgesinde son dönemde artan gerilimden endişe duyduğunu ve bölgedeki gerilimin bir an önce düşürülmesi gerektiğine vurgu yaptı. Kızılırmak, “Türkiye olarak kardeş halkımız Pakistan’ı olumsuz etkileyen bu gerginliğin azaltılmasına ve sorunun çözümüne her zaman katkı yapmaya çalıştık. Biz akademisyenler olarak konunun uluslararası gündeme taşınmasına ve konuşulması için elimizden gelen gayreti gösterdik, göstermeye devam edeceğiz.” diyerek konuşmasını sorunun hakkaniyetli bir şekilde çözümüyle sonuçlanmasını temenni etti.
Cemmu ve Keşmir sorunu Filistinlilerin yaşadığı anlaşmazlıkla birçok açıdan paralellik gösteriyor.
Açılış konuşmasının ardından, ilk oturum Pakistan İstanbul Başkonsolosu’nun Keşmir Sorununu ele aldığı konferansla başladı. Konuşmalarına görüşlerini sunma fırsatı verdikleri için İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne teşekkür ederek başlayan Pasha, Keşmir sorunun BM tarafından uzun süredir çözülememiş bir sorun olduğunu ve çözüm için BM tarafından sunulan önerilerinin dikkate alınmadığını ifade etti. Pakistan’ın bölge için sunduğu diplomatik çözüm önerilerinin Hindistan tarafında karşılık bulmadığını dile getiren Pasha, Türkiye’den bu konuda edindiği izlenimlerin oldukça pozitif olduğunu, Türk kamuoyunun kendilerine desteğini her fırsatta dile getirdiğini söyledi. Pakistan'ın İstanbul Başkonsolosu Bilal Khan Pasha: "Son yedi yılda, Cemmu ve Keşmir sorunu veya anlaşmazlığı Müslüman Ümmet'in karşılaştığı en büyük zorluklardan biri ve bu anlamda Filistinlilerin yaşadığı anlaşmazlıkla birçok açıdan paralellik gösteriyor" diyerek konuşmalarını sonlandırdı.
Keşmir bölgesi Babür devleti harici hiçbir dönemde Hint toprağı olmamıştır
Panel oturumunun ikinci kısmı Doç. Dr. Edip Asaf Bekaroğlu’nun başkanlığında Prof. Dr. Halil Toker ve Prof. Dr. Ahmet Öztürk’ün katılımlarıyla gerçekleştirildi. Keşmir sorununa tarihsel bir bakış ile elen alan Toker, Keşmir bölgesinin Babür devleti harici hiçbir dönemde Hint toprağı olmadığını, bulunduğu coğrafyanın “Cennet kadar güzel” diye nitelendirildiği fakat bölge halkının uzun yıllardır bir cehennemi yaşadığını söyledi. Babür döneminde kısa da olsa iyi zamanlar yaşamış olan Keşmir halkı Afgan kralının işgali ile başlayan daha sonrasında da sürekli işgale, zalimce uygulamalara ve zulme maruz kaldığını ifade etti. Sürekli olarak angarya işlerde çalıştırılan ağır vergi yük altında ezilen, işkence ve taciz gibi fiziksel şiddete de maruz kalan Keşmir halkının çaresizliği bir süre sonra kabullendiklerini belirtti. Toker, 20. yüzyılda Hint üniversitelerinde eğitim gören gençler siyasal bilinç edinmiş ve Keşmir’e döndüklerinde bu siyasal bilinci halka yaydıklarını söyledi.
Nükleer silahlar kaygı verici olsa da dengeleyici ve sınırlayıcı faktör
Keşmir sorununa küresel siyaset ve uluslararası hukuk açısından bakan Prof. Dr. Ahmet Öztürk, İngilizlerin bölgenin kaderi konusunda bölge halkına sunduğu seçenekler ile Keşmir bölgesinin sıkıntılı durumuna çözüm getiremediğinin altını çizdi. Uluslararası hukuka göre İngiltere ve BM tarafından düzenlenen bölme anlaşmasına tamamen aykırı bir karar verildiğine vurgu yaptı. Keşmir’in Pakistan’a bırakılması bölge halkının kültürüne ve yapısına yönelik doğru karar olsa da BM ve Hindistan yanlış tavırlarında ısrarcı oldukları için bu sorun içinden çıkılamaz bir hale dönüştüğünü anlattı.
Keşmir sorununa nükleer silahların varlığı açısından değerlendiren Öztürk, “Nükleer silahlar ne kadar kaygı verici olsa da bu tür krizlerde sınır komşusu olan devletlerde dengeleyici ve sınırlayıcı faktör taşıyacağı kanısındayım.’ dedi. Keşmir’in geleceğine dair görüşlerini paylaşan Öztürk, yarın ve sonrası için Keşmir’in geleceğinin tahmin edilemeyeceğini ifade ederek bölgedeki çok hızlı değişen duruma temas etti. Ayrıca Öztürk, hava operasyonlarının da gösterdiği üzere Hindistan tarafının yerel siyaset ve yaklaşan yerel seçimler nedeniyle çatışmayı devam ettireceğini söyledi.
Katılımcılar tarafından yöneltilen soru-cevap faslından sonra program konuşmacılara verilen plaket ve sertifika takdimiyle sona erdi.