Bolsonaro döneminde Brezilya dış politikasını konuştuk
Geçtiğimiz aylarda yeni başkanını seçen Brezilya, popülizm ve aşırı sağın iktidara gelmesiyle dünyada merakla takip edilen bir ülke oldu. Bu minvalde bölümümüz Universiade de Brasilia'da doktora çalışmalarına devam eden araştırmacı Bruno Mendelski'yi yeni Başkan Bolsonaro döneminde Brezilya dış politikasını analiz ettiği bir sunumla ağırladı.
Mendelski, sunumuna dış politika kararlarının uluslararası boyutla, iç siyaset boyutunun bir arada düşünülmesi gerektiğinin altını çizerek başladı. Konuşmasında da bu boyutlara yer verdi. Uluslararası bağlamın giderek popülist siyasetlere yer veren, daha küreselleşme-karşıtı zihniyetlere yer veren bir bağlama dönüştüğünü söyledi. Bu açıdan Bolsonaro'nun iktidara gelmesinin uluslararası bağlam içinde düşünülmesi gerektiğini savundu. Yeni hükümetin dış politika alanında çok-ulusluluktan Soğuk Savaş zamanındaki gibi iki-kutupluluğa, hatta izolasyonist bir tavra sahip olduğunu ifade etti.
İç siyasette ise Mendelski, ekonomik krizlerin ve yolsuzlukların eski hükümetin saygısının yitirilmesine sebep olduğunu, bu durumun neticesinde de askerileşmenin ve muhafazakarlaşmanın arttığını ifade etti. Bu süreçlerde solun organize olamamasının Bolsonaro'nun iktidara gelmesine yol açtığını düşündüğünü belirtti. Mendelski, sağ popülizmin yalan haberler ve sosyal medya üzerinden güçlendiği görüşünü öne sürdü. Popülizmin ikili söylemlere dayanmak, karmaşık problemlere çok basit çözümler sunabiliyor olmak üzerinden ilerlediğini ve Brezilya'da popülist söylemin solun problemlerin sorumlusunu olduğunu savunmada usta olduğunu belirtti. Sol karşısında küreselleşme karşıtı muhafazakarların, liberal ekonomiden yana olanların ve askeri alanda daha milliyetçi olunmasını savunanların bir araya gelip koalisyon yapabilmesi de Brezilya siyasetini etkileyen bir gelişme oldu.
Mendelski, bu gelişmeler üzerine Brezilya dış politikasının geleceği üzerine fikirlerini de paylaştı. İktisadi alanda açık pazarın mı yoksa korumacılığın mı egemen olacağını öngörmek için erken olduğunu belirtti. Brezilya ve ABD arasındaki ilişkiler noktasında ise Bolsonaro döneminin ABD'yle "otomatik olarak" işbirliği halinde olacağını düşündüğünü ifade etti. Diğer taraftan ise Çin'in Brezilya'nın en büyük ticaret ortağı olduğunu belirtti. Fakat Bolsonaro'nun Çin hükümetinin problem yaşadığı Tayvan hükümetini ziyaret etmesi ise bu anlamda kafa karıştırıcı bir ziyaret oldu.
Mendelski'ye göre Bolsonaro'nun Ortadoğu'daki en önemli çıkışı ABD'nin büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıması ardından Brezilya'nın da bunu yapacağı taahhütü oldu. Bunun sebeplerinden birinin Brezilya ve İsrail arasında askeri mühimmat noktasında işbirlikleri olduğunu belirtti. Mısır'la problemler yaşayan Bolsonaro yönetiminde daha önce Suudi Arabistan'a et, tavuk ihracatında bulunan Brezilya'nın ihracatlarının ise azaldığının altını çizdi.
Bolsonaro'nun, bölgesi Latin Amerika'da da bölgesel entegrasyonu dağıtabilecek bazı söylemleri yer aldı. Güney Amerika Uluslar Birliği'ni dağıtmayı teklif etti. Venezuella'yı bazı haklarından mahrum bırakmak noktasında da adımları oldu. ABD gibi Guaido'yu Venezuella başkanı olarak tanıyan ülkeler arasına girdi. Mendelski, bu gibi gelişmelerin de etkisiyle daha önce ılımlı bir çizgi gösteren Brezilya dış politikasının agresif bir söyleme gittiğini ifade etti. Fakat net bir dış politika çizgisindense bir belirsizlik gördüğünü belirtti. Küreselleşme karşıtı tutumun liberal bir kaygı mı yoksa pragmatik bir tercih mi olduğu üzerinde düşünülmesi gerektiğini söyledi. Zira, Mendelski iç siyasette ideoloji ve pragmatizm arasında bir çatışma olduğunu iddia etti. Bu noktada Brezilya'nın tarihsel sürecine baktığımızda ABD'le ile yakın ilişkilerin Brezilya için olumlu sonuçlar doğurmadığını iddia etti. ABD haricinde Çin'in ve uluslarası toplumun da etkilerini gözden geçirmeyi vurguladı.
Program soru-cevap faslıyla sona erdi.